-
1 kan dökmek
пролива́ть чью-л. кровь, убива́ть -
2 kan dökmek
v. spill blood -
3 kan dökmek
to shed blood, to spill blood -
4 kan
kan Blut n (a fig Stamm, Geschlecht);kan ağlamak bitterlich weinen;kan alma Blutabnahme f;kan almak Blut abnehmen (-den bei);kan bağı Blutsbande f;kan bankası Blutbank f;kan basıncı Blutdruck m;kan çıbanı MED Furunkel n (a m);kan davası Blutfeindschaft f; Blutrache f;kan dolaşımı Blutkreislauf m;kan durdurucu blutstillend;kan dökme Blutvergießen n;kan dökmek Blut vergießen;kan dökücü blutdürstig;kan gelmek v/unp (es) blutet;kan gövdeyi götürüyor es wird viel Blut vergossen;kan grubu Blutgruppe f;kan gütmek Blutrache üben;-e kan istemek jemandes Tod fordern;kan kanseri MED Blutkrebs m;kan kardeşi Blutsbruder m;kan kaybı MED Blutverlust m;kan kaybından ölmek verbluten;kan kesen blutstillend;kan kırmızı blutrot, knallrot; (der, die, das) Schlimmste;-e kan kusturmak jemandem viel Leid zufügen;kan lekesi Blutfleck m;kan nakli Blutübertragung f;kan çıkar scherzh es gibt (sonst) ein Blutvergießen;kan plazması Blutplasma n;kan portakalı Blutorange f;kan sayımı Blutbild n;kan sucuğu Blutwurst f;kan tahlili Blutsenkung f;kan ter içinde schweißgebadet;-i kan tutmak fig kein Blut sehen können;kan verecek kişi, kan verici Blutspender m, -in f;-e kan vermek jemandem Blut spenden; jemandem Blut übertragen;kan zehirlenmesi Blutvergiftung f;-in kanı başına çıktı das Blut stieg ihm (vor Wut) in den Kopf;kanı kaynamak lebhaft sein; herumtollen;b-ne kanı kaynamak sich entflammen für jemanden -
5 kan
kan s\kan dökmek Blut vergießen\kan revan içinde blutüberströmt\kan ter içinde ( kalmak) völlig durchgeschwitzt (sein)\kan vermek Blut spendenbirine \kan kusturmak ( fig) jdn bis aufs Blut peinigenbirinin \kanı donmak ( fig) jdm gefriert das Blut in den Adern\kanını içine akıtmak ruhig Blut bewahrenyüreği/m \kan ağlıyor ( fig) mir/ihm blutet das Herz -
6 kan
кровь (ж)* * *kan gelmek — кровото́чить
kan gitmek — а) кровото́чить ( о прямой кишке); б) быть оби́льной ( о менструации)
kan kaybetmek — теря́ть кровь
kan oturmak — образова́ться (о синяке, гематоме)
kan tükürmek — ха́ркать кро́вью
kan zehirlenmesi — зараже́ние кро́ви
••- kan akıtmakkanı kanla yumazlar, kanı suy ile yurlar — посл. кровь кро́вью не смыва́ют, кровь отмыва́ют водо́й
- kan akmak
- kan alacak damarı bilmek
- kan başına
- kan beynine beynine sıçramak
- kan başına çıkmak
- kan boğmak
- kana boyamak
- kan çanağı gibi
- kan çekmek
- kan çıkmak
- kanına dokunmak
- kanı donmak
- kan dökmek
- kanına ekmek doğramak
- kanını emmek
- kanına girmek
- kan gövdeyi götürmek
- cephelerde kan gövdeyi götürürken...
- kan gütmek
- kanı ısınmak
- kan istemek
- kanını içine akıtmak
- kanı kaynamak
- kanını kaynatmak
- kanı kurumak
- kanını kurutmak
- kan kusturmak
- kan olmak
- aralarında kan olmak
- kanıyle ödemek
- kanı pahasına
- kan revan içinde
- kan a susamak
- kan ına susamak
- kanı temizlenmek
- kan tere batmak
- kan tere içinde
- kan ter içinde kalmak
- kan tutmak
- kanını yerde koymak -
7 kan
1. blood. 2. hem-, hemo-, hemi-, haem-, haemo-. 3. hemic, hematic. 4. lineage, family. -ı ağır 1. dull and boring by nature. 2. sluggish by nature. - ağlamak to shed tears of blood, be deeply distressed. - akçesi blood money, wergeld. - akıtmak 1. to sacrifice an animal. 2. to shed blood. - akmak for blood to be shed. - akmaksızın without bloodshed. - akrabalığı blood relationship, consanguinity. - aktarımı blood transfusion. - aktarmak /a/ to give (someone) a blood transfusion. - alacak damarı bilmek to know where to turn for help. - alma med. bloodletting. - almak /dan/ to take blood (from), bleed. - aramak to be out for blood. - bağı blood tie. - bankası blood bank. - basımı path. congestion. - basıncı blood pressure. - basıncı yüksekliği high blood pressure, hypertension. - başına sıçramak/- beynine çıkmak/vurmak to get or have one´s blood up, see red, blow one´s top. - boşalmak to hemorrhage. -a boyamak/bulamak /ı/ to wreak carnage in (a place). -a boyanmak/bulanmak to be covered with blood. -ı bozuk corrupt or evil by nature. - cisimciği blood corpuscle. - çanağı gibi bloodshot (eyes). - çekme med. dry cupping. -ı çekmek /a/ to resemble (a parent) (in looks and in character). - çıbanı boil, furuncle. - çıkar. Blood will flow./There will be a big fight. - çıkmak for blood to be spilled. - dalgası rush of blood to a part of the body, flush. - damarı blood vessel. - davası blood feud, vendetta. - değiştirme med. exchange transfusion. -ı dindirmek to stanch blood. -ına dokunmak /ın/ to make (one´s) blood boil. - dolaşımı/deveranı circulation of the blood. -ı donmak to be shocked, be horrified. - dökmek to shed blood. - dökücü bloodthirsty. -ına ekmek doğramak /ın/ 1. to be glad that one has caused (another´s) death. 2. to benefit by having caused (another´s) misfortune. -ını emmek /ın/ to exploit (someone) unmercifully. - gelmek to bleed. -ına girmek /ın/ 1. to have (someone´s) blood on one´s hands. 2. to deflower (a girl). 3. to damage, destroy. - gitmek /dan/ to bleed (while defecating or menstruating). - gövdeyi götürmek for much blood to be shed, for many people to be killed. - grubu blood group, blood type. - gütme blood feud, vendetta. - gütmek to seek blood vengeance, engage in a vendetta. - hücresi blood cell. -ı ısınmak /a/ to warm to, feel affectionate or sympathetic towards (someone). -ını içine akıtmak/-ı içine akmak to hide one´s sorrows. - iğnesi hypodermic injection of blood-building medicine. - istemek to be out for blood, want blood revenge. - işeme hematuria. -a kan! Blood for blood!/Death to the murderer! -a kan istemek to want blood revenge. -ı kanla yıkamak to exact blood revenge. - kardeşi blood brother. - kaybetmek to lose blood. - kaybı loss of blood. -ı kaynamak 1. to be full of beans, be full of pep. 2. /a/ to feel a sudden rush of affection for (someone). -ları kaynaşmak to come to like each other very quickly, become good friends in no time. - kesici styptic, hemostatic. - kırmızı blood-red, crimson. -ı kurumak to be exasperated. -ını kurutmak /ın/ to exasperate, vex. - kusmak 1. to vomit blood. 2. to be extremely pained or grieved. - kusturmak /a/ to oppress unmercifully. - kusup kızılcık şerbeti içtim demek to hide one´s sufferings from others. - lekesi blood stain. - merkezi blood transfusion center. - muayenesi law blood test (to determine paternity). - nakli blood transfusion. - olmak for murder to take place. (aralarında) - olmak to be involved in a blood feud. -ında olmak to run in the blood of, be in one´s blood. - oturmak /a/ to have a subcutaneous hemorrhage. - oturması subcutaneous hemorrhage. -ıyla ödemek /ı/ to pay with one´s life (for). -ı pahasına at the cost of one´s life. - pıhtılaşması blood coagulation. - portakalı blood orange. - revan içinde 1. bleeding profusely. 2. covered with blood. -ı sıcak outgoing, friendly, warm, sociable. -ı soğuk unsociable, reserved, cold. -ı sulanmak to -
8 spill blood
kan dökmek -
9 spill blood
kan dökmek -
10 spill blood
kan dökmek -
11 خون ريختن
kan dökmek; kanamak -
12 Blut
kein pl kan;ich kann kein \Blut sehen beni kan tutuyor, kan görünce bayılıyorum;blaues \Blut haben asil kanlı olmak;jdm \Blut abnehmen birinden kan almak;ruhig \Blut bewahren kanını içine akıtmak;nur ruhig \Blut! ( fam) sinirlenme!, patlama!;\Blut vergießen kan dökmek;jdn bis aufs \Blut reizen ( fam) birinin kanına dokunmak;\Blut und Wasser schwitzen ( fam) anasından emdiği süt burnundan gelmek, kan ter içinde kalmak;jdm gefriert das \Blut in den Adern ( fig) birinin kanı donmak;er hat \Blut geleckt ( fam) tadını aldı -
13 Blut
Blut n <Bluts; o pl> kan;Blut spenden kan vermek, kan bağışlamak;Blut vergießen kan dökmek;die Musik liegt ihr im Blut müzik onun iliğine işlemiş -
14 სისხლის ჩაქცევა
f.kan dökmek, kan akıtmak -
15 slaughter
hayvan kesme, kesim; büyük kiyim, kan dökme, kesim, katliam, toptan öldürme; (hayvan) kesmek, bogazlamak; kiyim yapmak, kan dökmek, katliam yapmak; (oyunda) çok kötü yenmek, katlamak -
16 butcher
n. cerrah, kasap, cani, trenlerde şekerleme satıcısı————————v. kesmek, doğramak, katletmek, boğazlamak* * *1. kasap 2. doğra (v.) 3. kasap (n.)* * *['bu ə] 1. noun(a person whose business is to kill cattle etc for food and/or sell their flesh.) kasap2. verb1) (to kill for food.) (hayvan) kesmek2) (to kill cruelly: All the prisoners were butchered by the dictator.) katliam yapmak, kan dökmek -
17 Blutbad
Blutbad ntein \Blutbad anrichten ortalığı kana bulamak, çok kan dökmek -
18 butcher
kasap; katil, cani, kasap, insan kasabi,(hayvan) kesmek; gereksiz yere kan dökmek, öldürmek, dogramak -
19 кровь
kan* * *ж1) врз kanприкуси́ть губу́ до крови́ — dudağını kanatıncaya kadar ısırmak
они́ одно́й кро́ви — onlar aynı kandandır
он не хоте́л крови — kan dökülmesini istemiyordu
2) ( порода животных)бульдо́г хоро́ших крове́й — soy buldok
••кровь с молоко́м — yüzünden kan damlıyor
э́то у него́ в крови́ — bu onun kanındadır
в нём кровь игра́ет / кипи́т — kanı kaynıyor
кровь сты́нет (в жи́лах) — insanın kanı donuyor
звук, от кото́рого кровь сты́ла (в жи́лах) — duyanın kanını donduracak bir ses
пролива́ть (свою́) кровь за кого-что-л. — biri, bir şey için kanını akıtmak / dökmek
мяте́ж был пото́плен в крови́ — isyan kanla bastırıldı
проли́ть кровь неви́нного — masumun kanını dökmek / kanına girmek
по́ртить кровь кому-л. — birinin kanına dokunmak
у неё се́рдце кровью облива́ется — içi kan ağlıyor
-
20 sweat blood
kan ter içinde kalmak, ter dökmek, ecel terleri dökmek, korkmak, endişelenmek
- 1
- 2
См. также в других словарях:
kan dökmek — ölüme yol açmak, cana kıymak Şimdiyse durum değişmiş, şu sazevinde oturanlar toprak için kan bile dökebilirlerdi. Y. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
kan — is. 1) Atardamar ve toplardamarların içinde dolaşarak hücrelerde özümleme, yadımlama görevlerini sağlayan plazma ve yuvarlardan oluşmuş kırmızı renkli sıvı Cebinden çıkardığı mendille ellerine bulaşan kanları silerek haykırdı. Ö. Seyfettin 2) mec … Çağatay Osmanlı Sözlük
dem dökmek — kadınlar aybaşında kan yitirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
SEFH — (C.: Süfuh) Dağ eteği. * Su dökmek. * Kan dökmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
iç — is. 1) Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. Ç. Altan 2) Oyuk şeylerin boşluğu 3) Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta Tahtanın içi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kanlı — sf. 1) Kan bulaşmış Kanlı eğeyi mi saklamışlardı, başka bir delil mi? R. H. Karay 2) Kanı olan 3) Kan dökülmesine neden olan Bu savaş çok kanlı olacak, beyler. T. Buğra 4) İsteyerek kan dökmüş olan (kimse), hunriz, katil 5) Kanlanmış olan Kanlı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dem — 1. is., Far. dem 1) Hazırlanan çayın renk ve koku bakımından istenilen durumu 2) hlk. Pişirilen yemeklerin yenecek kıvamda olması 3) esk. Soluk, nefes 4) esk. Zaman, çağ Âdemden bu deme neslim getirdi / Bana türlü türlü meyve getirdi. Âşık Veysel … Çağatay Osmanlı Sözlük
para — is., ekon., Far. pāre 1) Devletçe bastırılan, üzerinde değeri yazılı kâğıt veya metalden ödeme aracı, nakit 2) Kazanç Balıkçılıkta para vardır ama dalgıçlık kadar genç işidir. S. F. Abasıyanık 3) esk. Kuruşun kırkta biri Birleşik Sözler para… … Çağatay Osmanlı Sözlük